MUTLULUK BİLİMİ
Psikoloji biliminin günlük hayatlarımıza önemli bir katkısı da nasıl mutlu olacağımızı, nasıl daha az stresli hissedeceğimizi ve kişisel gelişimimize nasıl katkı sağlayacağımızı öğrettiği yeni sonuç ve bulgulara ulaşmış olması. Daha verimli ve doyurucu bir yaşam sürmemizi sağlayacak alışkanlıklar edinmek bilimsel bulguları uygulamaya koyarak mümkün. Son yıllarda iş hayatındaki insanlar başta olmak üzere toplumun önemli bir kesiminde depresyon, kaygı ve stres düzeylerinin yüksek olduğunu gözlemliyoruz. Bununla birlikte psikoloji biliminin katkıları ile daha akıllı seçimler yaparak daha tatmin edici bir hayat yaşamak mümkün.
Çoğumuz mutluluğu gerçekten artıran şeyler hakkında oldukça yanlış bilgilere sahibiz. Her geçen gün daha çok şeye sahip olsak da araştırmalar gösteriyor ki mutluluk seviyemiz artmıyor. Mutlu olmak için önemli olduğunu düşündüğümüz şeylerin pek çoğu aslında önemsiz. David Myers’ın ‘The American Paradox’ adlı kitabında da belirttiği gibi ‘Günümüz genç yetişkinleri büyükanne ve büyükbabalarıyla karşılaştırıldığında, çok daha fazla refaha sahip olmakla birlikte çok daha fazla depresyon ve çeşitli sosyal patoloji riski ile büyüdüler’. Son 40 yılda insanlık olarak çok daha konforlu bir hayat sürmemize rağmen birey olarak zerre kadar bile daha iyi hissetmiyoruz. Bu mutsuzluk işimize ailemize çevremize başta olmak üzere tüm hayatımızı etkiliyor. Öyle görünüyor ki çoğumuz huzurlu bir hayata sahip olmak adına yanlış şeylere yöneliyoruz ve yöneldiklerimiz kendimizi iyi hissetmemizde yetersiz kalıyor. Kendimizi daha iyi hissetmek için yapılabilecekler var ancak oluşturduğumuz hedefler çoğunlukla işe yaramıyor.
Virginia Üniversitesinden Tim Wilson ve Harvard’dan Dan Gilbert’ın “Hatalı İsteme” diye isimlendirdikleri sevdiğim fantastik bir terim var. Bunun anlamı: ‘Gelecekte hoşlanacağınız şeylerin neler olduğu ve onları ne kadar seveceğimiz hakkında yanılıyoruz.’ Sürekli hatalı isteme yapıyoruz. İsteyip de elde ettiklerimiz bizi mutlu etmiyor. Sebebi ‘Hedonik Adaptasyon’ Yani alışıyoruz. Hem olumlu hem de olumsuz durumlara , sahip olduğumuz ürünlere sandığımızdan çok daha kolay şekilde alışıp uyum sağlıyoruz. Nasıl ki çok karanlık bir ortamdan aydınlığa çıkınca önce gözlerimizi kısıp sonra alışıyorsak, değişen olumlu ya da olumsuz koşullara da aynı şekilde uyum sağlıyoruz ve alışıyoruz.
Araştırmalar gösteriyor ki, iyi bir sosyal çevre ve yeni deneyimler bizi satın aldığımız ürünlerden çok daha fazla mutlu ediyor. Eski arkadaşlarla sohbet ederek geçirilen bir gece ya da daha önce görmediğimiz bir şehre yapılan turistlik seyahat bizi daha uzun süre mutlu kılıyor. 2003 yılında yapılan bir araştırma (Van Boven & Gilovich) deneyimlere harcanan paranın materyal şeylere yapılan harcamalardan çok daha fazla ve çok daha uzun süre bizi mutlu ettiğini gösteriyor.
Daha az stresli bir hayata sahip olmamız hepimiz için mümkün. Çabalarımızın hayatımızdan ne kadar hoşnut olacağımız üzerinde önemli bir etkisi var ve pek çok zaman bu etki içinde bulunduğumuz koşulların ötesinde. Hazırlamış olduğumuz ‘Mutluluk Sanatı’ eğitimi çalışanlarınız için daha az stresli daha verimli ve doyurucu bir hayatın kapısını aralıyor. Ekonominin ve kapitalizmin babası olarak bilinen Adam Smith in sözleriyle son verelim. ‘İnsan yaşamındaki sefaletin ve düzensizliğin büyük kaynağı kalıcı bir durum ile diğeri arasındaki farka gereğinden fazla değer vermesinden kaynaklanıyor. Açgözlülük yoksulluk ve zenginlik arasındaki farkı abartıyor…Aşırı tutkulardan herhangi birinin etkisi altındaki kişi yalnızca mevcut durumunda acınası olmakla kalmaz aynı zamanda aptalca hayran olduğu şeye ulaşmak için toplumun huzurunu bozmaya eğilimlidir’.
Yazar:
Tolga Kırkoyun
Tack TMI Eğitim Danışmanı